Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “2024’te yüzde 4, 2025’te yüzde 4,5, 2026’da yüzde 5 büyüme bekliyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye ekonomisine ilişkin hedef ve politikaların yer aldığı Orta Vadeli Program’a (OVP) ilişkin sunum yaptı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sadece kamunun kendi içindeki çalışmalarla yetinmediklerini, aynı zamanda STK, meslek kuruşlarının, paydaşların fikirlerini alarak, istişare ederek bu programı hazırladıklarını belirtti. İstişare ve ortak çalışmanın temel düsturları olduğunu belirten Yılmaz, “Hangi alanda olursa olsun, hangi politikayla ilgili olursa olsun öncelikle ilgili tarafları belirlemek ve onlarla istişare etmek politikaların kalitesini ve etkinliğini artıran, aynı zamanda sahiplenmeyi getiren bir süreç. Dolasıyla OVP’de istişareye, ortak akla dayalı bir çalışma yaptığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. 12’inci plan hazırlıkları çerçevesinde özel ihtisas komisyonlarından gelen notları da bu çalışmamıza yansıttık. Geniş istişarelerle planın hazırlandığını ifade edebilirim. İhracatçılar Birliği’nden sendikalara, işçi ve işveren sendikalarından memur ve işçi sendikalarına varıncaya kadar, iş dünyasından sanayi odalarına, finans sektöründen sermaye piyasalarına ve tarım sektörüne kadar bütün sektörlerle istişareler yaparak bu plan ve programımızı hazırladık” diye konuştu.
Orta Vadeli Program ile nelerin başarılacağını anlatan Yılmaz, “Öncelikle gerek ülkemizin gerekse de tüm dünyanın tarihte yaşadığı en büyük afetlerden biri olan deprem afetinin yaralarını saracağız ve geleceğe dönük yaşanabilecek afetlerle ilgili riskleri azaltıcı yatırımları yine bu dönemde hızlandırarak hayata geçireceğiz. En temel amacımız makroekonomik ve istikrarı sağlamak ve orta vadede tek haneli enflasyona tekrar ülkemizi kavuşturmaktır. AK Parti döneminde son 20 yılda ülkemiz tek haneli enflasyonlarla tanıştı. Son yıllarda dünyadan ve bölgemizden birçok sebepten kaynaklanan geçici bir yükseliş dönemindeyiz ama tek haneli rakamlara orta vadede geri döneceğiz. Afetin yaralarını sararken ve tek haneli enflasyona giderken büyümeyi ve istihdamı asla ihmal etmeyeceğiz” dedi.
“Ekonominin amacı insana hizmet, insanın refahını, toplumun refahını arttırmak ve en temel aracı da yine insanın çabası, gayreti, niteliği, kalitesi dolayısıyla sosyal adalet ve refah yine bu programımızın en temel eksenlerinden biri” diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunları hangi temel politika araçlarıyla gerçekleştireceğiz diye baktığımızda ise üç ana başlığın ön plana çıktığını söyleyebilirim. Birincisi depremin tek seferlik harcama etkileri, bütçe açığını azaltıcı etkileri bir kenara bırakılacak olursa mali disipline büyük önem vereceğiz. Son 20 yılın en önemli kazanımlarından biri olan mali disiplini korumaya devam edeceğiz. Para politikasını dönemin ihtiyaçlarına ve şartlarına göre güncellenmiş haliyle uygulamaya devam edeceğiz. Burada makro çerçeve hedeflerini elbette hükümet, hükümet programlarıyla ortaya koyacağız. Merkez Bankamız da araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapacaktır. Üçüncü başlığımız, ki çok önemli yapısal dönüşümler, yapısal dönüşümlerde de önemli bir çerçeveyi oluşturduk. Burada orta vadede somut etkiler bekliyoruz. Kısa vadede ise yapısal dönüşümler gerçekleştiren bir ülke olarak beklentileri iyileştirmeyi ve beklenti kanalıyla kısa dönemli olumlu etkileri arttırmayı hedefliyoruz. Bütün tartışmalara dünyayla başlamak gerekiyor. Dünyanın bir parçasıyız biz de. Dünya ekonomisini, dünyadaki şartları görmeden, bilmeden hiçbir ülkeyi sağlıklı bir şekilde değerlendirmek mümkün değil. Buna ülkemiz de elbette dahil. Dünyaya baktığımızda son 20 yılda ortalama 3.6 büyürken, son yıllarda 2023’e, 2024’e baktığımızda yüzde 3’lere gerilemiş durumda dünya hasılasındaki yıllık ortalama büyüme. Bunu 2025’e, 2026’ya uzattığımızda da tablo fazla değişmiyor. Dolayısıyla dünyada küresel hasılanın gerilediği bir dönemdir. Diğer taraftan yine dünya ticaretinin de bundan etkilendiğini görüyoruz. Normalde dünya ticareti büyümenin de üstünde gerçekleşirdi. Bu yıl bakın 2023 sadece yüzde 2, 3 dünya ticaretinde büyüme bekleniyor.”
Büyümenin etkilerine ilişkin konuşan Yılmaz, “Pandemiyle bunun devam eden etkileri var. Rusya-Ukrayna savaşı gerilimi başta olmak üzere jeopolitik gerilimlerin etkileri var. Enerji ve gıda başta olmak üzere çeşitli kanallarla diğer tarafta dünyada yükselen bir korumacılık var. Her ülke artık kendi çıkarı peşinde ve dünyadaki
ortak kurallar yerine farklı gruplaşmalarla korumacılık eğilimlerinin güçlendiği bir dönemdeyiz. Bu dönemin şartlarını iyi okuyarak politikalarımızı şekillendirmek durumundayız. Baktığınız zaman dünya ticaret hacmi, dünya büyümesi, özetle şunu söyleyebiliriz; dünya ve bölgemiz çok zorlu bir dönemden geçiyor. Ama bu zorlu dönemler aynı zamanda fırsatların da oluştuğu dönemlerdir. Güçlü, tecrübeli, liderliği olan ülkeler, güçlü kadroları olan ülkeler, planları, programları olan ülkeler bu zorlukları daha hızlı göğüsleyecek ve fırsatları çok daha etkili bir şekilde değerlendireceklerdir. Türkiye’de onlardan, öncü ülkelerden biri olacak diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Dünyanın yaklaşık 2 puan üstünde büyüme performansı sergilemişiz son 20 yılda, bu çok büyük bir başarıdır”
Türkiye ekonomisinde orta vadeli görünüme ilişkin bilgiler paylaşan Yılmaz, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Baktığınız zaman son 20 yılda Türkiye’nin ortalama yıllık büyüme oranı 5.5 olarak gerçekleşmiş. Dünya 3.6’dayken, biz 5.5 buçuk hızla büyümüşüz. Dünyanın yaklaşık 2 puan üstünde büyüme performansı sergilemişiz son 20 yılda. Bu çok büyük bir başarıdır. 1 yıl için size küçük gelebilir 2 puan büyüme. Ama 20 yılda bunu devam ettiren bir ekonominin ne kadar büyük bir fark oluşturduğunu takdirlerinize bırakıyorum. Baktığınızda bu yıl 1 trilyon 67 milyar Türk lirası bir milli gelire ulaşacağız dolar bazında. Kişi başına gelirimizin 12 bin 405 dolar olmasını bekliyoruz. Dönem sonunda ise 1 trilyon 318 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe, kişi başına da 14 bin 855 dolara ulaşmayı öngörüyoruz. Nüfusumuz bu arada yıl sonunda 88 milyon 750 bine ulaşmış olacak. Türkiye bu dönemde ortalama yıllık ortalama 4.5 hızla büyüme kaydedecek. İstihdamıd a hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz. İstihdamda bu dönemde 2 milyon 727 binlik bir toplam artış bekliyoruz Orta Vadeli Planımızda. Buna rağmen işsizlik oranımızda arzu ettiğimiz ölçüde bir gerileme olmuyor ama yine de tek haneli rakamlara gidiyoruz. İş gücü piyasasına katılım oranlarında hızlı bir yükseliş bekliyoruz. Özellikle gençlerin, kadınların daha fazla iş gücü piyasasına girmeleri, ki bu çok olumlu bir gelişme. Ama işsizlik oranını istihdamdaki büyük artışa rağmen sınırlayan bir hadise. İşsizliğimizi de orta vadede tek haneye düşürmeyi yine hedefliyoruz. Bu büyümeyi şöyle de izah edebiliriz. 2023’ün ikinci yarısında özellikle turizmin ve ihracatın katkısıyla daha yüksek bir büyüme performansıyla 4.4 büyüme oranıyla kapatmayı öngörüyoruz. 2024’te yüzde 4, 2025’te yüzde 4,5, 2026’da yüzde 5 büyüme bekliyoruz.“
Enflasyona ilişkin konuşan Yılmaz, “Bu dönemde az önce ifade ettiğim dünya şartları, yine yaşadığımız afetler, başka birçok faktör, özellikle son dönemde kurdaki hareketler, ücret ve gelir politikaları, bütün bunların bir bileşkesi olarak geçici olarak enflasyonda bir yükseliş söz konusu. Bu yükseliş 2023 yılındaki enflasyon tahminimizi yüzde 65 yükseltmiş durumda. Ancak şunu ifade edebilirim bu bir geçiş dönemidir. Bu geçiş döneminin sonrasında çok daha sağlıklı bir
zeminde kalıcı bir şekilde enflasyonu düşürmenin de yolunu açmış oluyoruz bu programla. Baktığımız zaman orta vadede yüzde 8,5 gibi tek haneli bir rakamı hedefliyoruz. 2024’te yüzde 33, 2025’te 15.2 şeklinde ara hedeflerle birlikte buraya ulaşacağız. Bu çalışmayı da Merkez Bankamızla birlikte yaptığımızda ifade etmek isterim. Bu süreçte turizm gelirlerimizin bu yıl 55 milyarı, 2026’da 71.3 milyarı bulacağını ifade edebilirim. Sağlık turizmi başta olmak üzere hızlı bir gelişim bekliyoruz. Diğer taraftan ihracatımızın bu yıl 255 milyar, 2026’da 302 milyar dolara ulaşmasını, aynı süreçte ithalatın 367’den 414 milyara çıkmasını bekliyoruz. Bütün bu gelişmeleri özetlediğimiz gösterge biliyorsunuz cari açık. Cari açığı bu yıl 2023 ikinci dönemde sağlanacak iyileşmelerle birlikte yıl sonunda eksi 4 milli gelire oranla bir tahminimiz var. Dönem sonunda işte eksi 2 milli gelire oran olarak cari açığın eksi 2’ler civarında gerçekleşmesini bekliyoruz. Tabii ki izleyen yıllarda çok daha ileri hedeflerimiz var. Onu da paylaşacağız. Cari açığın düşmesi ile yurt içi tasarruflarımızı da arttıracağız. Aynı dönemde toplam yurt içi tasarruflarımızın milli gelire oranla 1.6 puan artış göstereceğini tahmin ediyoruz” dedi.
“Türkiye dünyayla mukayese edildiğinde çok iyi bir performans gösteriyor depremin etkilerine rağmen”
Bütçeye ilişkin rakamlar paylaşan Yılmaz, “Merkezi yönetim, bütçe giderleri ve gelirlerine baktığımızda 2023’te 6,5 trilyon civarında bir giderimiz, 4,9 trilyon civarında bir gelirimiz söz konusu. 1,6 trilyon bir açık söz konusu. 2024’te 11 trilyon gider, 8,4 trilyon gelir, 2,6 açık var. 2025’te ise 12,7 gider. 10,9 trilyon gelir. Bir nokta 8 trilyon açık var. Bunlar tabii mutlak rakam olarak ifade edildiğinde çok anlamlı olmayabilir. Milli gelire oranla bu rakamların hepsine bakmak gerekiyor. Ama burada seriye baktığınız zaman özellikle bütçe dengesinin ve faiz dışı dengenin giderek iyileştiği bir süreç. 2024’te biraz ağırlıklı bir harcamamız var. Bu da büyük oranda depremle ilgili rakamsal olarak da ifade etmek isterim. 2023’te depreme ayırdığımız bütçe, merkezi üretim bütçesi 762 milyar Türk lirası. 2024’te depreme ayırdığımız kaynak 1 trilyon 62 milyar Türk lirası. 2025’te 566, 2026’da 380 milyar. Yani giderek son iki yılda azalıyor. Dolayısıyla 2023’le 2024’deki görünümün bozulması, bütçe açığının artması büyük oranda deprem harcamalarıyla ilgili. Toplamda baktığımız zaman bu dönemde 3 trilyona yakın kaynağı afetin yaralarını sarmak için kullanılacağını ifade edebiliriz. İleriki yılları bugünkü değere çektiğimizde de 2 trilyonu aşan bir kaynağın burada kullanılacağını söyleyebiliriz. Bu sadece merkezi yönetim bütçesi. Bunun içinde kit yok, mahalli idareler yok, sosyal güvenlik, İŞKUR gibi harcamalarımız yok. Onları da genel kamu dengesine kattığımızda bu harcamalar bir miktar daha artacaktır. Genel kamu kesimi dengesini vermedim. Çok sizi yormayayım diye. Dokümandan o dengeyi görebilirsiniz. Merkezi yönetimin milli gelire oranına bakmamız gerekir. Bu tabloda da onu görüyoruz. Merkezi yönetim giderlerinin 2023, 2024, 2025 yıllarında yüksek seyir edeceğini görüyoruz. Bunun sebebi ise deprem. Gelirlerimizi de bir miktar artık ön görüyoruz. 2023’de 19,3 olan gelirlerimizin milli gelire oranı 20.6’ya ulaşmış olacak. Bütçe dengesine baktığımızda bu yıl ve gelecek yıl milli gelire oranla bütçe açığımızın eksi 6.4 olacağını, 2025’de bunun 3,4’e düşeceğini, 2026’da da eksi 2,9’a ineceğini öngörüyoruz. Maastricht kriterleri var biliyorsunuz, Avrupa Birliği yüzde 3’ün altında olmalı diyor bütçe açığının milli gelire oranı. Dönem sonunda Maastricht kriterlerine gelmiş olacağız deprem harcamaları dahil olmak üzere. Deprem harcamalarını çıktığımızda çok daha tabii ki sağlıklı bir bütçe görünümü olduğunu söyleyebilirim. Yine son satıra baktığınızda 2025’te faiz dışı dengenin sıfıra yaklaştığını, 2026’da bir fazla verildiğini göreceksiniz. AB tanımlı borç stoğunu da verdik. Türkiye bu açıdan da dünyadaki en iyi ülkelerden bir tanesi. Bunun altını çizmek isterim iyi ki böyle bir yapımız var. Aksi takdirde böyle bir yapıyla değil, borçlu bir yapıyla afete yakalanmış olsaydık, bugün yaptığımız çalışmaları gerçekleştiremezdik. İyi ki son 20 yılda borçları aşağı çekmişiz, bütçemizi sağlıklı yönetmişiz. Bu sağlam zemin bize afet konusunda da rahat bir şekilde vatandaşlarımızın yaralarını sarma imkanı sağladı. Bütün bu harcamalara rağmen 2024’te AB tanımlı genel yönetim bu dört borç stoğunun milli gelire oranı yüzde 35’lere yükselecek, geçici bir yükseliş olacak. Kademeli bir şekilde düşerek 2026 kamu borç stoğunun milli gelire oranını yine yüzde 33’ler civarına getirmiş olacağız. Bu önemli bir performans. Gelişmekte olan tüm dünyada bu rakam nedir derseniz, yüzde 65. Kalkınmış, gelişmiş ülkelerde bu rakam nedir derseniz, yüzde 109. Yani Türkiye kamu olarak diğer ülkelerle, dünyayla mukayese edildiğinde çok iyi bir performans gösteriyor depremin etkilerine rağmen” diye konuştu.
“Orta Vadeli Program’ın yedi temel ekseni büyüme ve ticaret, beşeri sermaye ve istihdam, finansal istikrarı ve fiyat istikrarını sağlama, kamu maliyesi, afet yönetimini iyileştirme, dijital ve yeşil dönüşüme adapte olma, iş ve yatırım ortamını iyileştirme” diyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu 7 başlık altında yapısal reformlarımızı Orta Vadeli Program’ın eki olarak ilan ettik. Büyüme ve ticarete baktığınızda bunun çok daha detaylarını Orta Vadeli Program’da bulacaksınız. Büyüme ve ticarette ne yapacağız? İhracatımızın da ana lokomotifi olan sanayide dönüşümü destekleyeceğiz. Yine demir yolu, liman bağlantıları başta olmak üzere lojistik imkanları geliştireceğiz. Sanayi dışında tarım, ticaret, hizmet ticareti, madencilik gibi alanlarda önemli dönüşümler ve değişimlere imza atacağız. Beşeri sermayede istihdam olmazsa olmaz. Bizim temel hedefimiz insanımıza hizmet, büyümenin temeli de insan. Aslında insana yapılan yatırım hem sosyal refahı arttırıyor hem de beşeri sermaye kanalıyla ekonomik potansiyeli güçlendiriyor. Dolayısıyla insanımıza yatırıma devam edeceğiz. Özellikle burada gençlere ve kadınlara dönük bu politikalarımıza odaklayacağımızı ifade edebilirim. İş gücü piyasalarını güvenceli bir şekilde altını çiziyorum esnekleştireceğiz. Eğitimde ve istihdamda yer almayan gençlere ve kadınlara dönük çalışmalarımız olacak. Girişimcilik ekosistemi, genç girişimcilik başta olmak üzere, kadın girişimcilik başta olmak üzere ekosistemimizi geliştireceğiz. Mesleki eğitimi özel sektörle birlikte geliştireceğiz. Burada bir taraftan enflasyonla mücadele ve makro ihtiyati sadeleştirme devam ederken, diğer taraftan piyasalardaki reformlarla finans piyasamızı geliştirmeye devam edeceğiz. İstanbul Finans Merkezi’ni çok işlevli bir şekilde geliştirme kararlılığındayız. Yine emeklilik sistemleriyle ilgili yenilikler düşünüyoruz. Kamu maliyesinde bir taraftan gelirler, bir taraftan harcamalar yoluyla etkinliği arttıracağız. Yatırımlarda, cari harcamalarda etkinlik sağlayacağız.”
Tasarrufun kaynakları öncelikli alanlarda, doğru alanlarda verimli, etkili bir şekilde kullanmak demek olduğuna işaret eden Yılmaz, “Biz de bu anlayış içinde tasarruflarımızı arttıracağız. İsrafın her türlüsüne karşı tedbirleri geliştirmeye devam edeceğiz. Vergilemede adalet ve etkinliği arttıracağız. Dijitalleşme odaklı bir şekilde kayıt dışılıkla mücadele edeceğiz. Sosyal güvenliğin sürdürülebilirliği, sağlık sistemi, sosyal yardımlar, yine kit yönetimi gibi alanlarda önemli tedbir, önemli iyileştirmeler düşünüyoruz. Diğer önemli bir yapısal alanımız afet yönetimi. Bu konuda bütünsel mekansal planlamalardan kentsel dönüşümün hızlandırılmasına, afet konutu üretimindeki yeni modellerden afet sigorta mekanizmasının geliştirilmesine çeşitli başlıklarımız var” dedi.
Yeşil ve dijital dönüşümün olmazsa olmaz bir alan olduğunu ve dünyanın da gündemi haline geldiğini söyleyen Yılmaz, “Bizim de artık gündelik hayatımızda çok hissettiğimiz gelişmeler. Bu dönemde yine bu alanda çok önemli birtakım adımlar atacağız. Bunu yapmamız hem ticaretin önündeki engelleri kaldırmamız açısından, hem yeni yatırımlar ve dış dünyadan finansman cezbetmemiz açısından çok çok kıymetli. Dolayısıyla yeşil ve dijital dönüşüm ülkemizdeki ekonomik dönüşümde çok önemli bir unsur. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ilan edilen 2053 sıfır emisyon hedefi bizim ana çerçevemizi oluşturuyor burada. Çok uzun vadeli bir perspektifle ve sürdürülebilirlik odaklı bir şekilde bu alanı geliştirmeye devam edeceğiz. İş ve yatırım ortamını iyileştirmek bu dönemin en temel önceliklerinden biri olacak. Uluslararası normlara uygun, şeffaf, öngörülebilir kuralları geliştirme, bürokratik işlemlerde sadeleştirme, yer tahsisi ve altyapı gibi temel konulardaki sorunları çözme gibi çok detayları var ama bu noktada müsaadenizle fazla detaya girmeyelim. Tekrar Sayın Cumhurbaşkanımıza liderliği için tüm kamu kurumlarımıza katkıları için sivil toplum kuruluşlarına, paydaşlara yine katkıları için teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Orta Vadeli Programımızın ekonomimiz için, milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” dedi.